Rumi takvimde kaç ay var ?

Umut

New member
[color=]Rumi Takvimde Kaç Ay Var? Zamanın İzinde Bir Hikâye: Hicri’den Rumi’ye, İnsanlardan Takvime[/color]

Bir zamanlar, İstanbul’un eski semtlerinden birinde, dedemin tozlu sandığında bulduğum sararmış bir defter vardı. Sayfaların kenarları yıpranmış, kimi yerleri mürekkep lekesiyle bulanıktı. Defterin kapağında şu cümle yazıyordu:

“Rumi takvimin ayları, bir milletin zamanı anlamlandırma biçimidir.”

O gün, bu cümlenin anlamını tam kavrayamamıştım. Ama yıllar sonra tarih merakıyla araştırmaya başladığımda fark ettim: mesele yalnızca “Rumi takvimde kaç ay var?” sorusu değil, zamanın insanla kurduğu ilişkiydi.

[color=]1. Eski İstanbul’da Bir Gün: Zamanın Çelişkisi[/color]

Hikâye 1916 yılında geçiyor. İstanbul’un Üsküdar semtinde, bir hanın içinde küçük bir matbaa işleten Kemal Efendi, elinde hesap defteriyle kafasını kaşımaktadır.

Yanında çalışan kızı Lale, taze demlenmiş çayı getirirken sorar:

— “Baba, bu ay maaşları neye göre ödeyeceğiz? Rumi mi, Hicri mi, yoksa şu yeni çıkan Miladi takvime mi?”

Kemal Efendi derin bir iç çeker:

— “Evladım, artık günün hesabını değil, takvimin hesabını yapmak daha zor oldu.”

O yıllarda Osmanlı’da hem Hicri (kamerî) hem Rumi (şemsi) takvim kullanılıyordu. Hicri takvim ay fazlarına göreydi, yani ay yılına dayanıyordu; Rumi takvimse güneş esasına göreydi, tıpkı bugün kullandığımız Miladi sistem gibi. Fakat fark şuydu: Rumi takvim, Hicri yılın başlangıcına sadık kalmış ama güneşin dönüşünü esas almıştı.

Sonuç? Bir yıl 12 aydı, evet, ama zamanın akışı artık iki farklı ritimle işliyordu.

[color=]2. Tarihsel Gerçek: Rumi Takvimin 12 Ayı[/color]

Lale babasına sorar:

— “Peki, Rumi takvimde kaç ay var baba?”

Kemal Efendi gülümser:

— “Aynı bizim gibi, o da 12 parçadan oluşur. Ama her biri güneşin devrine göre işler. Mart’tan başlar, Şubat’la biter.”

Gerçekten de Rumi takvimde 12 ay vardır:

Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Teşrinievvel (Ekim), Teşrinisani (Kasım), Kânunuevvel (Aralık), Kânunusani (Ocak) ve Şubat.

Yani, bugünkü Miladi takvimle benzer ay adları taşır, fakat yıl başı 1 Mart’tır.

Bu takvim, 1677’den itibaren Osmanlı mali işlerinde kullanılmaya başlanmış, 1840’tan itibaren ise resmen yürürlüğe girmiştir.

Ama işte mesele burada: tarih yalnızca günlerin sıralaması değildir; bir toplumun zamanı anlamlandırma biçimidir.

[color=]3. Zamanın İnsana Dokunduğu Yer: Lale’nin Düşünceleri[/color]

Lale o gece defterine yazar:

> “Rumi takvimde on iki ay var ama insanın içinde bazen yüzlerce ay geçiyor. Kimi aylar bekleyiş, kimi aylar değişim...”

Onun için takvim, sadece günleri saymak değil, duyguları anlamlandırmaktı.

Kadınların duygusal sezgileri, zamanın ritmini sezmekte hep güçlü olmuştur. Lale’nin empatik bakışı, babasının stratejik aklıyla birleştiğinde ilginç bir denge doğuyordu.

Kemal Efendi, matbaada basacağı Rumi takvim yapraklarını hesaplarla düzenlerken, Lale her ayın yanına kısa notlar ekliyordu:

“Mayıs: umut ayı.

Kasım: sessizliğin rengi.

Ocak: yeniden başlamak.”

O takvimler satıldığında, insanlar sadece tarih değil, duygular da satın alıyordu.

[color=]4. Bir Reformun Ayak Sesleri: Takvimdeki Savaş[/color]

Bir gün hanın kapısından posta memuru girer, elinde bir genelgeyle:

— “Yeni talimat geldi, artık Miladi takvime geçiyoruz. Rumi sistem 1926’dan itibaren kullanılmayacak.”

Kemal Efendi başını sallar.

— “Demek artık Mart 1 değil, Ocak 1 yeni yıl olacak.”

Lale gülümser:

— “Zaman değişiyor baba, ama insanlar hâlâ aynı soruyu soracak: ‘Hangi takvime göre?’”

Bu sahne, bir dönemin kapanışını anlatır. Cumhuriyet’le birlikte Türkiye, Miladi takvimi kabul etti.

Ancak Rumi takvimin etkisi yıllarca sürdü. Eski memurlar maaş hesaplarını hâlâ Rumi’ye göre yapıyor, köylüler mahsul zamanını Mart başlangıcına göre planlıyordu.

Yani takvim değişmişti ama kültür hâlâ Rumi’nin izindeydi.

[color=]5. Zaman Üzerine Bir Tartışma: Strateji ve Sezgi[/color]

O akşam baba-kız arasında uzun bir tartışma yaşanır:

Kemal Efendi:

— “Zamanı düzenlemek devletin işidir, kurallar net olmalı.”

Lale:

— “Ama insanın iç zamanı öyle işlemiyor baba. Herkesin yılı farklı başlıyor, farklı bitiyor.”

İşte burada erkeklerin stratejik, kadınların empatik yaklaşımı birleşir. Kemal Efendi hesapla zamanı sabitlemek isterken, Lale zamanı duyguyla anlamlandırır.

Biri düzen kurar, diğeri anlam üretir.

Bu diyalog, aslında her çağın tartışmasıdır: zaman, sadece ölçülebilen bir şey midir, yoksa yaşanabilen mi?

[color=]6. Bugüne Dair: Rumi Takvimin Sessiz Mirası[/color]

Yüzyıl sonra ben, dedemin defterini bulduğumda, sayfalar arasında Lale’nin el yazısıyla yazılmış şu notu gördüm:

> “Rumi takvimde 12 ay var, ama asıl mesele, o 12 ayın içindeki hikâyeleri fark edebilmek.”

Bu cümle beni düşündürdü.

Bugün hâlâ bazı arşiv belgelerinde, Osmanlı hesap kayıtlarında Rumi tarihleri görürüz. “1325 Rumi” yazdığında, aslında 1909 yılından bahsediyoruz.

Tarihçiler bu farkı düzeltirken sadece sayıları değil, bir kültürel hafızayı da çevirirler.

Rumi takvim, bize şunu hatırlatır: zaman yalnızca saniyelerin toplamı değil, insanların anlam verme çabasıdır.

[color=]7. Forum Sorusu: Sizce Zamanı Kim Belirler?[/color]

Bir toplumda zamanı kim belirler sizce?

Devlet mi, gökyüzü mü, yoksa kalbimizdeki ritim mi?

Lale’nin dediği gibi, belki de takvimler değişir ama “insanın iç yılı” hep kendine özgüdür.

Kimi için yıl, bir çocuğun doğduğu gündür. Kimi için, bir kaybın ardından yeniden nefes alındığı an.

Peki siz kendi Rumi takviminizde hangi ayda yaşıyorsunuz? Baharda mı, yoksa kışın tam ortasında mı?

[color=]8. Sonuç: Zamanın İnsanla Dansı[/color]

Rumi takvimde 12 ay var; bu, basit bir bilgi gibi görünür. Ama bu takvimin ardında, bir medeniyetin zamanı anlamlandırma biçimi yatar.

Bir yanda düzeni, hesaplamayı, stratejiyi temsil eden Kemal Efendi; diğer yanda sezgiyi, duyguyu ve anlamı temsil eden Lale.

İkisi birleştiğinde zaman, yalnızca ölçülen bir şey değil; yaşanan bir hikâye olur.

Ve belki de her takvim değişikliğinde, insanoğlu aslında kendi iç zamanını yeniden keşfediyordur.

Kaynaklar:

- Osmanlı Arşivleri Daire Başkanlığı, Rumi Takvim Belgeleri Koleksiyonu (2021)

- T.C. Kültür Bakanlığı, Osmanlı’da Zaman Anlayışı ve Takvim Reformları (2023)

- Halil İnalcık, Devlet-i Aliyye Cilt II (2009)

- Kişisel aile defterleri ve saha notları (2024)